“Kendimi öldürmeyi düşünüyorum. Ama nasıl bir ölüm şekli seçmem gerektiğini bilmiyorum…” 2 saat boyunca hiç konuşmadan durduktan sonra ancak bana bunu söyleyebilmişti.
Ben, “Benim için bir sakıncası yok.” Dedim…
Sandalyede öne doğru eğik şekilde oturmuş ve kafasını iki elinin arasına almıştı.
“Senin için sakıncası olmadığını biliyorum. Fakat bilmediğim nasıl yapabileceğim bunu?” kafasını iki elinin arasından kurtarmış, sandalyede dik oturmaya başlamış ve sol işaret parmağınla sağ burun deliğini karıştırır olmuştu.
“Senin için bir önerim var. Kendini o kadar küçült ki Salvador Dalinin Psikozlu bıyıklarında açlığa terk et.” dememle kahkahayı basması bir olmuştu.
“Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí i Domènech’i hayatının son dönemlerini bir kele kaptırıp etrafını tuhaf bir koku sarmıştır. Ben en iyisi kendini sandalyenin üzerine çıkıp baş aşağı atayım, kafam boynum bir şeylerim kırılır ve öylece acı için beklerim ölümü, Bende Antonio Machado’nın Gırnatasına attığı iftirayı bende sandalyeye atarım. Her şey çok güzel olacak.” kahkahası gittikçe güçlenmeye başlamıştı. Sandalye değil, onu gülmek öldürebilirdi.
“Hadi ben çıkıyorum, sen de artık bir yolunu bulursun.” diyerek orayı terk ettim. Bir daha geri dönmedim, çok uzaklara gittim ve hiçte haber alamadım ondan…

Yorumlar
Yorum Gönder