Bir grup insan bir tek lağım çukurunun etrafında toplanmış Kozmogoni üzerine kafa yoruyorlardı.
“Evren bit’in sırtında türedi, aslında çok küçüktür. Bit kendi sırtında üreyen evrenin içine kendi yavrularını bıraktı. O yavrularda büyüdü üredi ve biz canlıları uyarmak istediğinde kafamıza gizlenerek kaşınmamıza sebep oluyorlar... Bir gün onlara yenik düştüğümüz de evrende yok olacak!”
Diğer insanlar da bu anlatılanlarda mantık aramaya çalışıyordu. İçlerinden biri şiddetli bir şekilde aylardır yıkanmayan saçlarını kaşımaya başlayınca herkes korkulu gözlerle adamın kafasına bakmışlardı.
Kısa aralıklarla tartışma devam ederken, lağım çukurunun karanlığın da onları dinleyen bir varlık vardı. Boynuzlarındaki su damlacıkları ayaklarının altındaki su birikintisine damlıyor, orada yuvarlak halkalar oluşturuyordu. İçlerinden biri lağıma tükürdü. Diğeri de çişini yapmaya başladı. Bir diğeri de olanları görmek istemezcesine gözlerini sımsıkı kapamıştı. Aşağıdaki öfkeleniyordu. Topluluğun en genci;
“Babam bana evreni Tanrının 6 günde yarattığını söylemişti.”
Lafını şiddetle kesen bir başkası;
“Peki sana nasıl yarattığını söyledi mi?”
Genç;
“Hayır…” diyerek başını önüne eğdi.
Sonra yine sessizlik oldu. Herkes uzun süre sessizlikten sıkıldı ve teker teker lağımın kenarından dağılmaya başlamışlardı.
Lağımın etrafında kimse kalmadığında etraf çoktan kararmış içerideki varlıkta çoktan orayı terk etmişti. Lağım tek başına kalmıştı. Gökyüzünden kayan bir yıldızın anlık yansıması dibindeki suyu bir anlık neşelendirmeyi başarmıştı. Her şeye rağmen bir daha gelen giden olmamıştı.

Yorumlar
Yorum Gönder