Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Düş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus Güneş soğumaya başladı, Tam orta yerinde büyümeye başlayan bir diken, Selam kırık bacak!

Kısır Saatler (Yamyam Bit'i)

            Çıplak sırtımı soğuk duvara dayadım, sırtımın duvardan daha soğuk olduğunu anladım.             Kâğıt ve kalemin keşfedilmediği zamanlardan birinde daha yeni yeni insanlar pişmiş et tüketmeye başlamıştı. Etrafta hafta sonu piknik alanını doldurmuş mangalcıların oluşturduğu koku gibi her taraf pişmiş et ve yanık yağ kokuyordu. Kimse kimsenin ateşine kimse kimsenin etine karışmazken çiğ et yemeye alışmış hayvanlar henüz bu duruma alışamamışlardı.             Ekmek yoktu. Buğdayın keşfine henüz daha zaman vardı.             Genellikle ateşte pişirilen hayvanlar ceylan, tavşan ve maymun etiydi. Savanalarda kurak zamanların geçtiği şu günlerde diğerleri gibi hayvan eti tüketmek yerine insan etiyle beslenen bir kabile vardı. Bu kabile 20 kişiden oluşuyordu. Günler geçti aylar geç...

At'ın Ciddiyeti

            Gündüz vakti her yer nasıl olur da birden karara bilirdi? Saat 13:53’ü gösteriyordu. Etrafta bir sürü bina vardı. O kadar çokturlar ki, aralarında, aralarından geçen yollar dışında başka bir boşluk yoktu.             Bir kaç dakika süren bu karanlığın içinde bir at’ın çığlıkları yükselmişti. O kadar güçlü bir çığlıktı ki, gündüz vakti havanın birden bire zifiri karanlığa bürünmesine bile şaşıracak durumumuz kalmamıştı. Hava tekrar aydınlandığında yolun orta yerinde başsız bir at yatıyordu. Başsız olmasına rağmen karnı hala inip kalkıyordu. Arada bir kuyruğunu sallayıp yeri dövüyordu. Her yere vuruşunda yerden tozlar yükseliyor, sinekler kaçışıyordu.             Diğer yandan üstü başı kanlar içinde kısa boylu bir adam kaldırıma oturmuş soluk soluğa nefes alıyordu. Gözünü attan ayırmadan göğsü atla beraber...

Cüceler Aklın Posası

İki üç gündür dikkat ediyorum da ruhum yerinde değil. Salon kapısının altından artık cüceler geçemiyor. Çünkü geçen gün deprem oldu. Zangır zangır sallanan binanın ortasında kalan kapı zemine oturmuştu. Ben cücelerim oradan geçebiliyordur diye umursamadım. Fakat onlar çok kez gelip gitmişler kimse onlara kapıyı açmayınca bir daha gelmemişler. Başka bir kapı eşiği bulmuşlar. Artık oradan geçiyorlarmış... Çok yalvardım onlara, fakat yine de gelen kimse olmadı. Bir ara içlerinden biri gelecek gibi oldu. Fakat o sıska vücudunu yerinden oynatmadı bile… Size bahsettiğim bu cüceler yaklaşık 33 asır öncesinden geliyorlarmış, onlara bu zamana kadar nasıl yaşadıklarını sorduğum da, “Sağlıklı beslenmek…” cevabını veriyorlar. Düşünüyorum da, amma da çok sağlıksız beslenir olduk… Bu yüzden değil midir ki spor salonları doldu taştı. Her neyse cüceler artık buraya gelmeyecek, ben de şu kapıyı tamir ettireyim de bakarsın içeriye biraz da olsa temiz hava gelir....

Kendi Eksenimde Titan

Kendini göstermek istemeyen bir yaratıkla baş etmek zorundaydım... Kendisinin Titandan geldiğini söylüyordu. Şu Satürn’ün uydu olan Titan mı? diye soruyorum. “Hayır” gibisinden bir kaç kelime çıkıyordu ağzından… Peki ne? Diye soruyordum. Hiç cevap vermeye yeltenmiyordu. Peki kendini bana göstermeyecek misin? Diye soruyordum. “Hayır” demekle geçiştiriyordu yine… Bir süre sessizce oturmaya devam ediyordum. Toprağın altından gelen ses sadece beni dinlemekle yetiniyordu. Tek bildiğim Titandan geldiğiydi. Yoksa Titan derken Yunan mitolojisinde yer alan 12 Tanrıyı kastediyordu. Phoebe olabilir miydi? Fakat sesi bir erkeği andırıyordu. “Titan Satürn’ü artık terk etti.” bu sözler beni düşüncelerimin için sıyırmıştı. Nasıl terk etti? Artık Satürn’ün çekiminde değil mi? “Hayır!” bir süre suskunluk ve ardından, “Bize doğru geliyor...”  diyerek konuşmasını tamamlamıştı. İçimden -Bize doğru geliyor. dedim. Anlamaya çalıştım. Kafamı ...