Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Felsefe etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus

Japon Balığı Kusimisunun Gösterisi

            Ülkede çok büyük reklâmlar yapılmış Kusimisu için, Afişler hazırlandı, haber programlarında konuşuldu, oyuncakları yapıldı. Herkes bu gösteri için heyecanlandırıl ve bu gösteri için basılan biletlerin tamamı çıktığı andan itibaren 4 saat içinde tükendi. Organizasyonu yapan şirketin önünde eylemler düzenlemeye başlamıştı. Kimi az sayıda bilet basıldığından kimi de biletlerin karaborsaya düştüğünden şikâyetçiydi.             Herkes bir Japon Balığının nasıl bir gösteri yapacağını merak ediyordu. Bu balıklar 10 saniyede unutmuyor? Nasıl olurda bir şeyler öğrenebiliyordu? Diye sorular etrafında dolaşırken gösteri günü gelmiş çatmıştı.             Gösteri salonu tıklım tıklım dolmaya devam ediyordu. İçeri kaçak yollarla girmeye çalışanlar, sahte bilet ile aynı koltuğu 10 kişi tutanlar içerisi karman çorman olmuştu. Gösteri saatin...

Evren Taş Kesildi

            Aşağı yukarı her insan gün içinde bir kerede olsa nefes alır. Bunu hiç kimse çürütemez…             Ben bu topraklarda uzun süredir aşıyorum. Her gün buraya birçok büyücü gelir gelmelerinin tek sebebi var. Galmuz adındaki tonlarca ağırlığındaki taşı beyin gücüyle kaldırmaktır.             Taşın üzerinde “Bana dokunmadan yükselirsem eğer evrenin merkezine giden yolu açacaksın.” Yazıyor.             Sizlere pekte inandırıcı gelmedi değil mi? Bana da inandırıcı gelmedi. Çünkü böyle bir taş yok, her şeye rağmen büyücüler bu taşı aramaya devam ediyorlar. Aynı Google Earth üzerinden Atlantis’i arar gibi taşı arıyorlar…             Peki, neden “evrenin merkezine” gitmek istiyorlar? Başka bir şehre, eğer cesaretleri varsa...

Durağanlaşan Son

Erkek -          Merhaba benimle birleşmek ister misin? Der… (Kadın arkasını döner…) Kadın -          Tabiî ki. Diye cevap verir. (Erkek aletinin hazır hale gelmesini beklemektedir.) Erkek -          Hazır hale gelmesini bekliyorum. Diyerek kadına yanıt verir. (Kadın, hiç bir heyecan duymaz. Sadece bekler. Beklerken hiç bir şey düşünmez. Sanki komadaymış gibi hissizdir.) Erkek -          Hazırım. Der… ( Erkek, kadının içine girerek birleşimi sağlar. Zevk alıyordur. Bunun yanında kadında birleşmeden önce hissettiklerinden farklı bir şey duymamaktadır. Heyecansızdır.) Kadın -          Bittiğinde haber verir misin? Der… (Kadın zevk almıyordur.)             Erkek -       ...

Gönlüm Kül Doğdu

Eskiden gökten balıkların yağdığı zamanlarda insanlar balıklar yere düşüpte parçalanmasın diye çeşit çeşit yöntemler geliştirmeye başlamışlardı. Balıklar ancak kuraklık başladığında göke çıkar yağmurla beraber oradan kendilerini yere atarlardı. Bunu bana Göllüdağ sufileri söylemişti. Hititlerden bile önce bu sufilerin atalarının orada yaşadığı, hatta yanardağın aktif olduğu zamanlarda sufilerden bir talebenin zikir sırasında kendinden geçip kendisini yanardağın içine atarak sönmesine sebep olduğu söylenirmiş... Üzerinde oluşan gölünde onun göz yaşları olduğu rivayet edilirken bunu anlatan sufilerin gözlerinde o anlar yaşatılıyordu. Artık sufilerin yanından ayrılmam gerekiyordu. Çünkü burada bulunuşumun esas sebebi turizm araştırmaları yapmaktı. Oradan ayrılırken sufilerden biri elime kül parçası bıraktı ve bunu gönlümde taşımamı söyledi.

Buçuk Bir Dedikodu

Bir grup insan bir tek lağım çukurunun etrafında toplanmış Kozmogoni üzerine kafa yoruyorlardı. “Evren bit’in sırtında türedi, aslında çok küçüktür. Bit kendi sırtında üreyen evrenin içine kendi yavrularını bıraktı. O yavrularda büyüdü üredi ve biz canlıları uyarmak istediğinde kafamıza gizlenerek kaşınmamıza sebep oluyorlar... Bir gün onlara yenik düştüğümüz de evrende yok olacak!” Diğer insanlar da bu anlatılanlarda mantık aramaya çalışıyordu. İçlerinden biri şiddetli bir şekilde aylardır yıkanmayan saçlarını kaşımaya başlayınca herkes korkulu gözlerle adamın kafasına bakmışlardı. Kısa aralıklarla tartışma devam ederken, lağım çukurunun karanlığın da onları dinleyen bir varlık vardı. Boynuzlarındaki su damlacıkları ayaklarının altındaki su birikintisine damlıyor, orada yuvarlak halkalar oluşturuyordu. İçlerinden biri lağıma tükürdü. Diğeri de çişini yapmaya başladı. Bir diğeri de olanları görmek istemezcesine gözlerini sımsıkı kapamıştı. Aşağıdaki öfkeleniyordu. ...

Ayna Kursu

Merhaba benim adım Masa Aynası, yeni dünyanın vazgeçilmezidir aynalar… Kimin evinde ayna yoktur ki, kim aynaya bakıpta kendine bir kaç soru sormamıştır ki… Ben mesala daha geçen sordum, “Burnunun bir deliği niye kapalı?” Cevap alamadım. Aynalar 17. yüzyıla kadar metalden ibaretti, sonrasında araya cam girerek estetikliği arttı. Sonrasında şekilden şekle girdi. Kim bakmadı ki aynalara, insanın kendi gibi giydirdiği şempanze bile ayna da kendini tanımaya çalıştı. Hangimiz bir aynayı kırmaya cesaret edebildik, çünkü inandık ki uğursuzluk getirecek… Uğursuzluk aynayla gelmez, uğursuzluk kendi seçtiğimiz yaşamın içinde doğar… Ben bir masa aynasıyım, güzel kızlar benim karşımda bıyıklarını alırlar iple… Bir adam bakar bana buluşacağı kızı sakallarıyla etkilemek için… Hep masada durmam, bazen unutulurum bir çekmecede çünkü banyo da benden daha büyük bir ayna vardır, ondan daha büyük portmanto da bir ayna vardır. Ona bakarak kıyafetlerin...

Suskun Bir Noktanın Duyumsuzluğu

Tabula Rosa, başlamadan doğamayacak bilgidir. Hiç bir insan doğumunun ilk anlarını hatırlayamaz. Sonrasında sesleri duymaya ve perde arkasından görüntüleri görmeye başlar. Jonh Locke’nin ortaya atarak David Hume’nin geliştirdiği bir fikir olan “Boş levha” bilginin duyumlarla kazanılacağını ve bunun deneysellikle olabileceğini söylemiştir. Bir Sisin Arkasındayım Bugün doğumumun ilk günü, etrafta bir takım sesler var, gözlerimi araladığımda etrafta bulanıklık söz konusu, bir şeyler bana yaklaşıp duruyor. Fakat duyumlaya bildiğim tek şey açlık hissi… Bir süre sonra bu his kayboluyor. Karnım ağrıyor ve ağlamaya başlıyorum. Sırtım okşanıyor. Bir süre sonra rahatladığımı duyumsuyorum. Güzel bir koku geliyor burnuma ve gözlerimi kapatıp uyumaya başlıyorum. Bu bir süre böyle devam ediyor. Sık sık sesler duyuyorum. Bunları söylemeye çalışıyorum. Fakat anlayamadığım bir şeyler var. Etrafımdaki insanlar ne yapıyor? Bİlgi, deneyimlerle ka...

Ben Benim Kadarım

Kuru bir kereste gibiyim, Göz bebeklerimin etrafını sarmış, Yeşil yosun… Üstüne üstlük birde o kadar yalnızım ki, Sanırsın Platon öldü.