Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ölüm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus

Doğdu Bir Hayat Ağacı

Kurşun döktürmek, bu tabiri bir zamanlar çok duyuyorduk… Hatta Yeşilçam filmlerinde buna benzer sahnelere rastlamak fazlasıyla mümkündü. Araştırmalar bu geleneğin dünya genelinde belli dönemler kullanıldığını göstermiştir. Şamanik bir gelenek olduğunu düşünülmektedir. Nazar, hastalık ve falla ilişkilendirilen bu olay her zaman olduğu gibi maddenin ruhanileştirilme çabalarıdır. Bir olayı size anlatacağım yaklaşık 70 yıllık kurşun döken bir kadından ölüyü diriltmesi istenmiş. Fakat bunun ancak çok yüksek bir dağın başında mümkün olacağını söyleyen kadın, yakınlarında yer alan dağı işaret etmiş… Bu kadının sözlerine güvenen halk ölülerini taşıyabilecekleri şekilde sarmışlar ve  kurşunu dökecek kadın da kör ve yürüyemez halde olduğu için sırayla sırtlarında taşımaya karar vermişler… Ölüyü ve kadını yüklendikleri gibi dağa tırmanmaya başlamışlar, günler geçmiş fakat henüz dağın başına varamamışlar… Ölü de gün geçtikçe çürümeye daha da çekilmez kokular yaymaya başla...

Hafiften Ciddi Şeyler

“Kendimi öldürmeyi düşünüyorum. Ama nasıl bir ölüm şekli seçmem gerektiğini bilmiyorum…” 2 saat boyunca hiç konuşmadan durduktan sonra ancak bana bunu söyleyebilmişti. Ben, “Benim için bir sakıncası yok.” Dedim… Sandalyede öne doğru eğik şekilde oturmuş ve kafasını iki elinin arasına almıştı. “Senin için sakıncası olmadığını biliyorum. Fakat bilmediğim nasıl yapabileceğim bunu?” kafasını iki elinin arasından kurtarmış, sandalyede dik oturmaya başlamış ve sol işaret parmağınla sağ burun deliğini karıştırır olmuştu. “Senin için bir önerim var. Kendini o kadar küçült ki Salvador Dalinin Psikozlu bıyıklarında açlığa terk et.” dememle kahkahayı basması bir olmuştu. “ Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí i Domènech’i hayatının son dönemlerini bir kele kaptırıp etrafını tuhaf bir koku sarmıştır. Ben en iyisi kendini sandalyenin üzerine çıkıp baş aşağı atayım, kafam boynum bir şeylerim kırılır ve öylece acı için beklerim ölümü, Bende Antonio Ma...

Şema Ve Ölüm

Bugün buraya kendimi öldürmek için geldim. Sabah uyandığımda iyi bir günün beni beklediğini düşünürken, yapamadıklarım bir tokat gibi yüzüme çarptı. İsteyemedim. İstemiyorum da… Suni deri kaplama sandalye de paranın olmadığı bir biçim hayal ettim, birden karşıma şema çıktı. Şemanın dal budaklanan kollarının sol uç kesiminde benim adım yazıyordu. Adımı bir kalemle daire içine aldım. Sonra daksil ile üzerine bir şerit çekerek mor renk yazan bir tükenmez kalem ile “Öldü” yazdım. Telefonun çaldığını bile duyamıyordum. Üst geçitte tacize uğrayan siyah kot pantolonlu kadını bile göremiyordum. Çünkü suni deri ile kaplanmış sandalyede şemanın en tarafına dönmeye çalışıyorum. Bir sürü kıvrım var. Parmağımla şemanın çizgilerini takip ederek en üste çıkmak istiyorum, fakat yolumu bulamıyorum. Bir süre sonra fark ettim ki yine kendi ismimin üzerindeyim. Az önce daksille üzerine şerit çekmiştim. Evet, şimdi farkına varıyorum. Bu sefer şeridin sağ tarafındayım. Daksilde hiç bir i...

Suskun Bir Noktanın Duyumsuzluğu

Tabula Rosa, başlamadan doğamayacak bilgidir. Hiç bir insan doğumunun ilk anlarını hatırlayamaz. Sonrasında sesleri duymaya ve perde arkasından görüntüleri görmeye başlar. Jonh Locke’nin ortaya atarak David Hume’nin geliştirdiği bir fikir olan “Boş levha” bilginin duyumlarla kazanılacağını ve bunun deneysellikle olabileceğini söylemiştir. Bir Sisin Arkasındayım Bugün doğumumun ilk günü, etrafta bir takım sesler var, gözlerimi araladığımda etrafta bulanıklık söz konusu, bir şeyler bana yaklaşıp duruyor. Fakat duyumlaya bildiğim tek şey açlık hissi… Bir süre sonra bu his kayboluyor. Karnım ağrıyor ve ağlamaya başlıyorum. Sırtım okşanıyor. Bir süre sonra rahatladığımı duyumsuyorum. Güzel bir koku geliyor burnuma ve gözlerimi kapatıp uyumaya başlıyorum. Bu bir süre böyle devam ediyor. Sık sık sesler duyuyorum. Bunları söylemeye çalışıyorum. Fakat anlayamadığım bir şeyler var. Etrafımdaki insanlar ne yapıyor? Bİlgi, deneyimlerle ka...