Şiddetli yağmurun ortasında not defterini çıkarmış bir şeyler karalıyordu. Sonra duraksadı, ömründe not defteri kullanmış biri değildi, bunu cebine kim koymuştu. Etrafına bakıntı tanıdık biri aradı bulamadı. Yine de bir şeyler yazmaya çalıştı. Not defteri çok fazla ıslanmıştı. Artık kalemin değdiği yer yırtılmaya başlıyordu. Not defterini de kalemi de arkasına fırlattı yürümeye başladı. Not defterini cebime kimin koyduğunu düşünmeyi bırakarak başka bir konuya odaklanmıştı. “Peki tamam, bu not defterini kimin cebime koyduğunu bilmiyorum, ama ben bu not defterinin nasıl cebimde olduğunu bildim de elime aldım?” Düşüncelerini sesli bir şekilde dışa vuruyordu. Yürümeye devam ederken ıslandığının farkına vardı. Bunun çok geç farkına varmıştı, çünkü çoktan sırılsıklam olmuştu. “Beni not defteri oyaladı. Onun orada olduğunu nereden bildim?” Koşmaya başladığında her şey için çok geç olduğunun farkına varması zaman almıştı. “Benim gideceğim bir yer ...
Birden karşıma çıkınca aklım çıktı...