Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Varoluş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus

Evren Taş Kesildi

            Aşağı yukarı her insan gün içinde bir kerede olsa nefes alır. Bunu hiç kimse çürütemez…             Ben bu topraklarda uzun süredir aşıyorum. Her gün buraya birçok büyücü gelir gelmelerinin tek sebebi var. Galmuz adındaki tonlarca ağırlığındaki taşı beyin gücüyle kaldırmaktır.             Taşın üzerinde “Bana dokunmadan yükselirsem eğer evrenin merkezine giden yolu açacaksın.” Yazıyor.             Sizlere pekte inandırıcı gelmedi değil mi? Bana da inandırıcı gelmedi. Çünkü böyle bir taş yok, her şeye rağmen büyücüler bu taşı aramaya devam ediyorlar. Aynı Google Earth üzerinden Atlantis’i arar gibi taşı arıyorlar…             Peki, neden “evrenin merkezine” gitmek istiyorlar? Başka bir şehre, eğer cesaretleri varsa...

Sandalye Çıkmazı

İşin olmaması gereken tarafındayım, geriye kalan bir tek sandalyeyi bekliyorum. İki ayağını da oynatabilen bir sandalye bu… Gözleri yok, ağzı yok, kulakları yok, sadece bir kaç tane dili var. Bu dillerde gözlerin göremeyeceği yerlerde… Denk gelmişinizdir mutlaka bir sandalyenin size engel olduğuna ve onun önünüzden çekilmesini istemeniz gerektiğine… Bunu her sandalye yapmaz, kimi sandalye kendisine kişilik kazandırır. Öyle ki üzerine oturmaya çekinir, kendinizi sorgulamaya hayat görüşünüzü biçimlendirmeye çabalarsınız. Kendinizi bir girdabın içine somadan önce kafanızdaki sandalyeyi yeniden tasarlayın, gizli bir dürtünün etrafında kenara çekilmenizi isteyenler olabilir.

Tekdüze Bir Düzelik

Benim ruhum söküldü kafatasımdan, beni avuç içinden iki ağacın arasında ölülerini bekleyen çukura üfledi. Korktu bir takım şaşı kuşlar, ne tarafa uçacağını bilemeden uçtu durdu. Sadece bir tanesi ağaca çarptı ve öldü. Soyun hey ruh, bedeninin her parçasını ben oluşturacağım... Bir kova su getiren geveze baykuş az ileride başka bir ağacın kökünde ölü bulundu. Üzerlerine beyaz çarşaf geçirmiş bazı adamlar baykuşun ölüm sebebini bulmaya çalışıyorlardı. Önce kuşa baktılar, sonra ağaca, sonra yine kuşa baktılar, sonra da birbirlerine baktılar ve sırt sırtta verip ağıt yakmaya başladır… Ağıtı duyan baykuş dirildi. Ağıt yakanlarla ağıt yakmaya başladı. Ölüsünü gören baykuş gözyaşları dökmeye başladı. Sonrasında ölüsüne sarıldı ve ölüsü dirildi. Beyaz çarşaf giyinmiş adamlar orayı terk ettiler, baykuş dirilen ölüsünü bıraktı ve ağacın dalına kondu.

Aklın Hafif Diyalogları

Elgin; Kesinlikle, beni olduğum gibi kabul edebilir misin? Peri; Seni olduğun gibi kabul edebilmem için bana bir sebep söyleyebilir misin? Elgin; Hayır… Peri; O halde bana neden böyle bir soru yönelttin? Elgin; Sadece beni eski zaman hastalıkları olarak görmeni istemiyordum. Peri; Veba, lepra, erisipel, kolera, influenza ve frengi gibi hastalıklardan mı bahsediyorsun? Elgin; Hayır… Peri; O halde ne? Ağzından laf alamıyorum… Elgin; Az önce ruhumun uçup gittiğini gördüm, ruhumun yerine de saman ve çıraların dolmaya başladığımı gördüm. Değiştiğimi hissediyorum. Peri; Evet, değişmeye başlamışsın. Gözlerin artık daha da yerin dibine bakıyor.