Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Varlık etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus

Cinnet Anı Denekleri

Fanusu andıran Vivaryum’un içine yerleştirilmeden önce beni Naja ile Gymnotus evlatlık edinmişti. Ailecek doğal olmayan ortamda doğallığa alıştırılmaya çalışılıyorduk, öncelikli olarak bana kişilik kazandırılmalıydı. İlk olarak belden aşağımı kesmişlerdi. Kesip artıkları parçalarımı Naja ve Gymnotusa vermişlerdi. Onlarda afiyetle yediler bu parçalarımı… Artık beni daha çok seviyorlardı. Bana sürünmeyi öğretiyorlar ve benim sadece ağzımı kullanarak beslenmemi istiyorlardı. Dışkılarından başladığımız beslenme seanslarım, arada bir ufak cezalarla daha düzenli bir hale geliyordu. Cezalar arttıkça sonunda ağzımdan başka hiç bir şeyimi kullanmaz oldum. Naja ve Gymnotus önce parmaklarımı sonrada kollarımı yemişlerdi. Yavaş yavaş sürünmeyi de öğreniyordum, önce çenemi ileri atıp sonra yere saplayıp sonra bedenimi çekiyordum… Vivaryum’un etrafında bizi izleyen gözler her geçen gün daha da sevinç dolu oluyordu. Çoğaldıkça çoğalan bu gözler, bir gün Najayı bizden ...

Çayırda Bir Fındık Faresi

Basan çayırlarında sıradanlığın rüyalarla hareketlendiği günler yavaş yavaş ilerlemeye devam ediyordu. Etrafta iki üç tane kertenkele dışında bir kaç tane de fındık faresi çukurlara girip çıkıyorlardı. Çayırı okşayan rüzgarların ıslığı içine karışan duyulmadık sesler kertenkeleleri tedirgin ediyordu. Duraksayıp dinledikleri bu ses tekrar duyulunca hızla kaçışmaya başlıyorlardı. Otların kurumaya başladığı sonbahar aylarında o kaza tüm canlıları tedirgin eder olmuştu. 10 gün boyunca yükselen dumanlar bazı hayvanların ölümüne neden olmuştu. Yine de soğuduğunda cesaretini toplaya bilen bazı hayvanlar o cisme yaklaşmaya cesaret edebiliyorlardı. Cismin için de hareketsiz yatan üç kişiden yayılan daha önce duyulmamış koku hayvanların çok kısa sürede oradan uzaklaşmasına neden oluyordu. Bir gece uykuya yatmış bazı hayvanları uyandıran ayakları duyulmaya başlamıştı. Sabaha kadar devam eden bu ayak sesleri pek çok hayvanı tedirgin etmiş ve güneşi biran önce bekler hale gelmişlerdi. Saba...

Buçuk Bir Dedikodu

Bir grup insan bir tek lağım çukurunun etrafında toplanmış Kozmogoni üzerine kafa yoruyorlardı. “Evren bit’in sırtında türedi, aslında çok küçüktür. Bit kendi sırtında üreyen evrenin içine kendi yavrularını bıraktı. O yavrularda büyüdü üredi ve biz canlıları uyarmak istediğinde kafamıza gizlenerek kaşınmamıza sebep oluyorlar... Bir gün onlara yenik düştüğümüz de evrende yok olacak!” Diğer insanlar da bu anlatılanlarda mantık aramaya çalışıyordu. İçlerinden biri şiddetli bir şekilde aylardır yıkanmayan saçlarını kaşımaya başlayınca herkes korkulu gözlerle adamın kafasına bakmışlardı. Kısa aralıklarla tartışma devam ederken, lağım çukurunun karanlığın da onları dinleyen bir varlık vardı. Boynuzlarındaki su damlacıkları ayaklarının altındaki su birikintisine damlıyor, orada yuvarlak halkalar oluşturuyordu. İçlerinden biri lağıma tükürdü. Diğeri de çişini yapmaya başladı. Bir diğeri de olanları görmek istemezcesine gözlerini sımsıkı kapamıştı. Aşağıdaki öfkeleniyordu. ...

Kendi Eksenimde Titan

Kendini göstermek istemeyen bir yaratıkla baş etmek zorundaydım... Kendisinin Titandan geldiğini söylüyordu. Şu Satürn’ün uydu olan Titan mı? diye soruyorum. “Hayır” gibisinden bir kaç kelime çıkıyordu ağzından… Peki ne? Diye soruyordum. Hiç cevap vermeye yeltenmiyordu. Peki kendini bana göstermeyecek misin? Diye soruyordum. “Hayır” demekle geçiştiriyordu yine… Bir süre sessizce oturmaya devam ediyordum. Toprağın altından gelen ses sadece beni dinlemekle yetiniyordu. Tek bildiğim Titandan geldiğiydi. Yoksa Titan derken Yunan mitolojisinde yer alan 12 Tanrıyı kastediyordu. Phoebe olabilir miydi? Fakat sesi bir erkeği andırıyordu. “Titan Satürn’ü artık terk etti.” bu sözler beni düşüncelerimin için sıyırmıştı. Nasıl terk etti? Artık Satürn’ün çekiminde değil mi? “Hayır!” bir süre suskunluk ve ardından, “Bize doğru geliyor...”  diyerek konuşmasını tamamlamıştı. İçimden -Bize doğru geliyor. dedim. Anlamaya çalıştım. Kafamı ...

Aşkta Aşk

Kirli bir yatak odasıyla kirli bir tuvaletin arasında ki tek fark güneşi görebilmektir. Kim yazdırabilirdi ki Nietzscheye Salomeden başka şu sözleri; “ Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin…” Arkasına yaslanmış aşk arayan bir kuzunun aklında tek aşk vardır. O aşk kendi dışında işleyip tek vücutta birleşen bir aşk…  Aşk…