Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus

Japon Balığı Kusimisunun Gösterisi

            Ülkede çok büyük reklâmlar yapılmış Kusimisu için, Afişler hazırlandı, haber programlarında konuşuldu, oyuncakları yapıldı. Herkes bu gösteri için heyecanlandırıl ve bu gösteri için basılan biletlerin tamamı çıktığı andan itibaren 4 saat içinde tükendi. Organizasyonu yapan şirketin önünde eylemler düzenlemeye başlamıştı. Kimi az sayıda bilet basıldığından kimi de biletlerin karaborsaya düştüğünden şikâyetçiydi.             Herkes bir Japon Balığının nasıl bir gösteri yapacağını merak ediyordu. Bu balıklar 10 saniyede unutmuyor? Nasıl olurda bir şeyler öğrenebiliyordu? Diye sorular etrafında dolaşırken gösteri günü gelmiş çatmıştı.             Gösteri salonu tıklım tıklım dolmaya devam ediyordu. İçeri kaçak yollarla girmeye çalışanlar, sahte bilet ile aynı koltuğu 10 kişi tutanlar içerisi karman çorman olmuştu. Gösteri saatin...

Ben Böyle Kadın Görmedim

            Bulunduğum yerin rafının 5. sırasından bana bakıyordu. Arada sırada kutuların arasına saklanarak benden korktuğunu belli etse de genel olarak saklanmıyordu.             Çıplaktı. Bir deri bir kemik vücuduyla büyük bir çelişki yaratan kocaman göğüsleri vardı. Sanki onları taşımakta zorlanıyordu.             Kadının boyu bir elimin yarısı kadardı. Yaklaştım ona doğru, yüzümü ona biraz daha yaklaştırdığımda hafiften geri çekildi.             Siyah saçlı, esmer tenliydi. Göğüslerinin uçlarından süt olabileceğini düşündüğüm bir şeyler damlıyordu.             Yüzünü yüzüme en yakın seviyeye getirerek konuşmaya başladı;             “Ben senin müridinim” dedi. ...

Arada Sürtüş Testi

Gözyaşların çok pis kokuyordu. Lağım çukuru gibi… Ağlamaktan ellerin kan dolmuş, Gözlerini oymuş bir çivi, Sen yoksun diye midir, nedir? Bende oyuncak bebeklerin gözlerini oydum. Selam, Duyuyor musun? Kediler miyavlıyor. 

Olumlamasız Olumlumsuzlaştırma

            (-)  Bir nehrin kenarında oturuyorum. Su sesiyle rahatladığımı düşünüyordum. Ama kendimi diğer düşüncelerden uzaklaştıramıyorum.             (+) Nedir bu düşünceler?             (-) Çocukluğumda hep eksik kaldım. Oyunlardan, güneşten, dostluklardan…             (+) Güneşten derken neyi kastediyorsun?             (-) Memelerim, bir erkek olmama rağmen engel olunmaz bir utançlık veren memelerim vardı.             (+) Fiziksel görüntünü sevmiyor musun? Yani şöyle sorayım, vücudunda sevdiğin hiçbir yerin yok mu?             (-) Var, tırnaklarım… Onları yemeyi seviyorum.     ...

Ve İnsan Yıldırımı Yarattı

            Yıldırımları yarattığını iddia ettiği gün tesadüfmüdür bilmez kendisini bir yıldırım çarpmıştı. Bunun sonucunda ayaklarını ve ellerlini kesmek zorunda kalmışlardı.             Evindeki odasında yatağında etrafındakilere sesleniyordu; -          Çok mutluyum, işte gördünüz yıldırımı nasıl da yarattım ve gökyüzüne gönderdim. Diyordu. İnsanlar yinede ona acıyorlardı. Her tarafı yanıklar içinde kolları ve bacakları gitmiş yarım bir insandan başka bir şey değildi. Tekrar konuşmaya başladı; -          Benim Raijin’den, Ukko’dan, Taranis’den, Teşup’tan, Mamaragan’dan, Zeus’tan, Ülgen’den ne farkım var. Benim yüksek bir dağın tepesinde tahtım yok diye mi bütün bu umursamazlığınız ve inanmayışınız…” Susmuştu. Bağırarak konuştuğu için çok yorgun düşmüştü. Etrafındakiler bu adamın daha fazla yaşayamayac...

Evren Taş Kesildi

            Aşağı yukarı her insan gün içinde bir kerede olsa nefes alır. Bunu hiç kimse çürütemez…             Ben bu topraklarda uzun süredir aşıyorum. Her gün buraya birçok büyücü gelir gelmelerinin tek sebebi var. Galmuz adındaki tonlarca ağırlığındaki taşı beyin gücüyle kaldırmaktır.             Taşın üzerinde “Bana dokunmadan yükselirsem eğer evrenin merkezine giden yolu açacaksın.” Yazıyor.             Sizlere pekte inandırıcı gelmedi değil mi? Bana da inandırıcı gelmedi. Çünkü böyle bir taş yok, her şeye rağmen büyücüler bu taşı aramaya devam ediyorlar. Aynı Google Earth üzerinden Atlantis’i arar gibi taşı arıyorlar…             Peki, neden “evrenin merkezine” gitmek istiyorlar? Başka bir şehre, eğer cesaretleri varsa...

Çiçek Öldü

Gün batımında bir çiçeğin üzerinde 3-4 tane kandamlası gördüm.             Sessizce etrafıma bakındım ve dizlerimin üzerine çökerek çiçeğin üzerine işemeye başladım. Çişimle beraber kandamlaları kayboldu gitti.             Yüzümde rahatlamanın verdiği tebessümle beraber çiçeğin çoğu yaprakları döküldü ve boyun kısmından kırıldığını gördüm.             Çok üzüldüm, ağlayarak oradan uzaklaştım ve dalları sağlam bir ağaç buldum. Kemerimi belimden söktüm ve bir tarafı ağaca bir tarafında boynuma geçirerek intihar eylemimi gerçekleştirmek için son adıma gelmiştim.             Bir süre nutuk çekmeyi düşündüm. Sonra vazgeçtim.             “Özür dilerim çiçek” diyerek derin bir nefes aldım.    ...

Durağanlaşan Son

Erkek -          Merhaba benimle birleşmek ister misin? Der… (Kadın arkasını döner…) Kadın -          Tabiî ki. Diye cevap verir. (Erkek aletinin hazır hale gelmesini beklemektedir.) Erkek -          Hazır hale gelmesini bekliyorum. Diyerek kadına yanıt verir. (Kadın, hiç bir heyecan duymaz. Sadece bekler. Beklerken hiç bir şey düşünmez. Sanki komadaymış gibi hissizdir.) Erkek -          Hazırım. Der… ( Erkek, kadının içine girerek birleşimi sağlar. Zevk alıyordur. Bunun yanında kadında birleşmeden önce hissettiklerinden farklı bir şey duymamaktadır. Heyecansızdır.) Kadın -          Bittiğinde haber verir misin? Der… (Kadın zevk almıyordur.)             Erkek -       ...

Merkez Topacı

Sadece bir fikirdi, Kimsesiz değilim, Sadece benliğimsizdim. Beni siz toparlayın, İki kişiliğim var benim, İkiside tıpa tıp aynı, Sadece birisinin tırnakları daha uzun… 

Kısır Saatler (Yamyam Bit'i)

            Çıplak sırtımı soğuk duvara dayadım, sırtımın duvardan daha soğuk olduğunu anladım.             Kâğıt ve kalemin keşfedilmediği zamanlardan birinde daha yeni yeni insanlar pişmiş et tüketmeye başlamıştı. Etrafta hafta sonu piknik alanını doldurmuş mangalcıların oluşturduğu koku gibi her taraf pişmiş et ve yanık yağ kokuyordu. Kimse kimsenin ateşine kimse kimsenin etine karışmazken çiğ et yemeye alışmış hayvanlar henüz bu duruma alışamamışlardı.             Ekmek yoktu. Buğdayın keşfine henüz daha zaman vardı.             Genellikle ateşte pişirilen hayvanlar ceylan, tavşan ve maymun etiydi. Savanalarda kurak zamanların geçtiği şu günlerde diğerleri gibi hayvan eti tüketmek yerine insan etiyle beslenen bir kabile vardı. Bu kabile 20 kişiden oluşuyordu. Günler geçti aylar geç...

At'ın Ciddiyeti

            Gündüz vakti her yer nasıl olur da birden karara bilirdi? Saat 13:53’ü gösteriyordu. Etrafta bir sürü bina vardı. O kadar çokturlar ki, aralarında, aralarından geçen yollar dışında başka bir boşluk yoktu.             Bir kaç dakika süren bu karanlığın içinde bir at’ın çığlıkları yükselmişti. O kadar güçlü bir çığlıktı ki, gündüz vakti havanın birden bire zifiri karanlığa bürünmesine bile şaşıracak durumumuz kalmamıştı. Hava tekrar aydınlandığında yolun orta yerinde başsız bir at yatıyordu. Başsız olmasına rağmen karnı hala inip kalkıyordu. Arada bir kuyruğunu sallayıp yeri dövüyordu. Her yere vuruşunda yerden tozlar yükseliyor, sinekler kaçışıyordu.             Diğer yandan üstü başı kanlar içinde kısa boylu bir adam kaldırıma oturmuş soluk soluğa nefes alıyordu. Gözünü attan ayırmadan göğsü atla beraber...

Kutupta Soğuk Bir Gün

            Bir bardak suyu cebime boşalttım ve ıslak pantolonla hızla koşmaya başladım. Koşarken de sık sık dinlediğim ve bilmediğim bir dilde söylenen şarkının sözlerini uydura uydura söylendirmeye çalıştım.             Burası Kuzey Kutbu, kaçtığım şey bir kutup ayısı ve cebime döktüğüm su çoktan buz kesilmeye başlamıştı.             Koşarken bir sigara yaktım, kullanmamama rağmen bir sigara yakmanın çilesi bambaşkaydı. Çok öksürtüyordu beni… Biraz dinlenmemin zamanı gelmişti. Ayıda çok yorulmuştu. Bir buz parçasının üzerine beraber oturduk ve o bana yediklerini içtiklerini anlattı bende ona gazete başlıklarında okuduklarımı anlattım. Hiçbir şey anlamadı. O kadar olayın nasıl olduğuna, neden olduklarına anlam veremedi.             Cinayetler, tecavüzler, şiddet, hırsızlık ve bi...

Matkap Kendi Dilinde

            “Madde kemikti, toz oldu ve sonunda suya dönüştü.”             Matkap, Restoran çalışanına bunu söylerken çalışanın burada tuvalet kâğıdı görevini üstlendiğinin farkında değildi.             Restoran çalışanı;             “Bunu size kim söyledi? Sayın Matkap…”             Matkap sandalyesine yaslandı ve kafasını bir tur çevirdikten sonra;             “Bunu bana bir bilge söyledi. Hatta bilge bana yaklaşık 1500 yıldır bir fare deliğinden çocuklarını izlediğini söyledi.”             Restoran çalışanı bu durumdan sıkılmaya başlamıştı. Daha önceleri Matkapların restoranlara girmesi yasaktı. Sonradan çıkan...

Beyin Küpü

Öfkelerimin bana yaklaşma biçimiyle kendimi özgürleştirme çabam sürekli çatışma halinde, her şey zihinde doğan bir çatışma biçimi… Bunun arkasında yatan nedenler nedir çözemiyorum. Yeraltın bir canavar çıkmaya çalışıyor, çıkacak noktası bulamıyor. Bundaki en büyük etken kayalık yerlere gelmesi ve kayaları delip geçememesi… Evet, agresif biriyim. Söylediklerim ve verdiğim sözler sürekli beni bir çelişkiye sokuyor, sonunda da pişmanlık boy gösteriyor. Sürekli kapıya birileri geliyor. Odaklanamıyorum… “Kendime yeni bir isim buldum, Bende senin kadarım. Kendime yeni bir kravat ve etek buldum, Sende benim gibisin.”

Dışkı Bilinci

            O dışkı orada durmaya devam ediyordu. Sanki benden değil de bir filin anüsünden fırlamış gibiydi. Deliğe boydan boya uzanmış, harcadığım bir tanker dolusu su bile onu oradan atmaya yetmiyordu. Ne yapmam gerektiğini düşünüp duruyordum, aklıma tek gelen şey üzerine daha fazla su dökmekti. Onu orada bırakıp gitmek bana göre değildi. Arkamdan söylenecek laflardan çok onu görenlerin takınacakları yüz ifadeleri aklıma geldikçe bedenimi daha büyük bir tedirginlik sarmaya devam ediyordu.             Su boşuna harcamayı bıraktım, tekrar klozete oturdum ve yüzümü iki elimin arasına aldım. Burnuma sol elimden pis bir koku geliyordu. Telaşla elimi yüzümden çektim ve popomu temizlediğim elimi yüzüme her tarafına sürdüğümü fark ettim… Neden her şeyi bir süre sonra fark ediyordum?             Vücudumu saran stres beni ter içinde bırakmaya ...

Balina Yalnız O

             Ellerini belime doladığında sonkez beni bir balinanın sırtına binip gitmekten vazgeçirmeye çalışıyordu. Kararımı vermiştim, gitmeliydim, çünkü bir balinaya aşık olmuştum…             O bir katil balinaydı. 4 katım uzunluğunda bir balinaya aşık olmam gerçek dışı görülebilir, yine de bu aşk karşılıksız değildi.             Balina şarkı söylemeye başladı;             “Benden uzakta,              Senden uzakta,              “O” yalnız,              Benden çok uzakta…”             Belimi ellerinden kurtardım ve balina ile beraber okyanusun sularına dalıp orta...

Algı Köledir

            Tüm algılarımı parçalamaya başladım. İlk önce kulaklarımı kestim, sonra burnumu ve en son olarak ta gözbebeklerimi yerinden söktüm.             Sessiz, karanlık ve kokusuz bir hayat oluşturdum kendime…             Fakat dokunabiliyordum, dokunarak hissetmeye devam ediyordum. Sert, yumuşak, sıcak, soğuk her şeyi hissediyordum. Algılarımı tam kapatamamıştım.             Ellerimi kesmeliydim. Sonra ilk önce sol elimi kestim, her şey bitmişti. Bıçak sağ elinde kaldı. Sağ elimi de kesmeliydim, bunu tek başıma yapamazdım. Bağırmaya başladım. Bana yardım edin diye… Kimse elimdeki bıçağı alıp elimi kesmedi.             Bıçağı yavaşça kenara bıraktım, ayağa kalktım ve nehre gittim. Nefesimi tutup nehre uzandım, nehirle be...

Sokakta Unutulan Adam

            Eskiden çok fazla güneş doğarmış, o kadar çok fazla ki güneşler birbirlerinin önüne geçer, birbirleriyle yarışır olmuşlar. Bir süre sonra kendini uyanık sanan bazı güneşler, batıdan doğmaya başlamışlar.             Bunu ilk fark eden kişi de sokakta unutulan adam olmuş. Gece yatacak yer ararken bir baksa ki etrafı aydınlanmaya başlamış, sonra gökyüzüne bakmış ki iki tane güneş birbirlerini ite kaka gökyüzüne yükselmeye başlamışlar…             Sokak unutulan adam cebinde unuttuğu birkaç beyaz leblebiyi ağzına atarak bu keyifli anın tadını çıkarmaya başlamış, her şey bu iki güneşle bitmemiş daha fazla güneş batıya gitmeye, birbirlerini itmeye, vurmaya ve kavgalar etmeye başlamış. Dünyanın her tarafı güneşle dolmuş ve sokakta unutulan adam iyice unutulur olmuş… 

Aslında Bir Oyun Var

            Morat iki kişilik biriydi. Çok şişman değildi. Çok zayıfta değildi. Ama hiç kilosu yoktu. Vücudunda hiç yağ olmamasının yanında, hiç kasta yoktu. İki kişilik bir oyun çeviriyordu. Hem kadını canlandırıyordu, hem de erkeği…             Bu onun için çok zordu. Çünkü onun cinsiyeti yoktu.             Biraz sessizlik olmasını bekledi. O sessiz oldukça herkes ona gülüyordu. Çünkü insanlar onun rolünü unuttuğunu düşünüyorlardı. Üzerine at kılından örülmüş yelek giymişti. Aslında bu yeleği giymeyi hiç istemiyordu. Bu yelek aklına hangi oyunu oynaması gerektiğini getiriyordu.             O doğaçlama bir oyun oynamak istiyordu.             Yavaş yavaş gülmeler kesilmeye yerini öfkeli uğultular almaya başlamıştı.  ...