Yıldırımları
yarattığını iddia ettiği gün tesadüfmüdür bilmez kendisini bir yıldırım
çarpmıştı. Bunun sonucunda ayaklarını ve ellerlini kesmek zorunda kalmışlardı.
Evindeki
odasında yatağında etrafındakilere sesleniyordu;
-
Çok mutluyum, işte gördünüz yıldırımı nasıl da yarattım
ve gökyüzüne gönderdim. Diyordu.
İnsanlar yinede ona acıyorlardı.
Her tarafı yanıklar içinde kolları ve bacakları gitmiş yarım bir insandan başka
bir şey değildi.
Tekrar konuşmaya başladı;
-
Benim Raijin’den, Ukko’dan, Taranis’den, Teşup’tan,
Mamaragan’dan, Zeus’tan, Ülgen’den ne farkım var. Benim yüksek bir dağın
tepesinde tahtım yok diye mi bütün bu umursamazlığınız ve inanmayışınız…”
Susmuştu. Bağırarak konuştuğu
için çok yorgun düşmüştü. Etrafındakiler bu adamın daha fazla yaşayamayacağını
biliyorlardı. Durumu kötünün de kötüsü bir haldeydi. Doktorlar ellerinden
geleni yapmışlardı.
Bir
süre dinlendikten sonra;
-
Sizlere bir tahtın üzerinden hitap edecek durumda
değilim. Bana inanan olur belki, mayacı kadın kitabını kaç dağının ardına
sakladım. Onu bulursanız eğer güneşe dokunabilecek kadar uzaya bilen güçlü ve
her şeye dayanıklı bir kolunuz olacak, her şeyin sırrı o kitapta yazıyor. Bu internet
çağında her şeye inanmak kolayken elbet bana da inanan olur.” Dedi. Hafifçe gülümse
de yüzündeki yanıklardan kimse bunu anlayamadı.
Adamın başında toplananlardan
biri çoktan tüm konuşmaları videoya çekmiş, sosyal medyada yayınlaşmıştı. Çok
fazla yaşayamamıştı. İnanda oldu, dalga geçen çok oldu, sözleri başka yerlere
çekildi. Sonrasında bir kişi dışında herkes tarafından unutuldu gitti.

Yorumlar
Yorum Gönder