Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus

Kısır Saatler (Yamyam Bit'i)

            Çıplak sırtımı soğuk duvara dayadım, sırtımın duvardan daha soğuk olduğunu anladım.             Kâğıt ve kalemin keşfedilmediği zamanlardan birinde daha yeni yeni insanlar pişmiş et tüketmeye başlamıştı. Etrafta hafta sonu piknik alanını doldurmuş mangalcıların oluşturduğu koku gibi her taraf pişmiş et ve yanık yağ kokuyordu. Kimse kimsenin ateşine kimse kimsenin etine karışmazken çiğ et yemeye alışmış hayvanlar henüz bu duruma alışamamışlardı.             Ekmek yoktu. Buğdayın keşfine henüz daha zaman vardı.             Genellikle ateşte pişirilen hayvanlar ceylan, tavşan ve maymun etiydi. Savanalarda kurak zamanların geçtiği şu günlerde diğerleri gibi hayvan eti tüketmek yerine insan etiyle beslenen bir kabile vardı. Bu kabile 20 kişiden oluşuyordu. Günler geçti aylar geç...

At'ın Ciddiyeti

            Gündüz vakti her yer nasıl olur da birden karara bilirdi? Saat 13:53’ü gösteriyordu. Etrafta bir sürü bina vardı. O kadar çokturlar ki, aralarında, aralarından geçen yollar dışında başka bir boşluk yoktu.             Bir kaç dakika süren bu karanlığın içinde bir at’ın çığlıkları yükselmişti. O kadar güçlü bir çığlıktı ki, gündüz vakti havanın birden bire zifiri karanlığa bürünmesine bile şaşıracak durumumuz kalmamıştı. Hava tekrar aydınlandığında yolun orta yerinde başsız bir at yatıyordu. Başsız olmasına rağmen karnı hala inip kalkıyordu. Arada bir kuyruğunu sallayıp yeri dövüyordu. Her yere vuruşunda yerden tozlar yükseliyor, sinekler kaçışıyordu.             Diğer yandan üstü başı kanlar içinde kısa boylu bir adam kaldırıma oturmuş soluk soluğa nefes alıyordu. Gözünü attan ayırmadan göğsü atla beraber...

Kutupta Soğuk Bir Gün

            Bir bardak suyu cebime boşalttım ve ıslak pantolonla hızla koşmaya başladım. Koşarken de sık sık dinlediğim ve bilmediğim bir dilde söylenen şarkının sözlerini uydura uydura söylendirmeye çalıştım.             Burası Kuzey Kutbu, kaçtığım şey bir kutup ayısı ve cebime döktüğüm su çoktan buz kesilmeye başlamıştı.             Koşarken bir sigara yaktım, kullanmamama rağmen bir sigara yakmanın çilesi bambaşkaydı. Çok öksürtüyordu beni… Biraz dinlenmemin zamanı gelmişti. Ayıda çok yorulmuştu. Bir buz parçasının üzerine beraber oturduk ve o bana yediklerini içtiklerini anlattı bende ona gazete başlıklarında okuduklarımı anlattım. Hiçbir şey anlamadı. O kadar olayın nasıl olduğuna, neden olduklarına anlam veremedi.             Cinayetler, tecavüzler, şiddet, hırsızlık ve bi...

Matkap Kendi Dilinde

            “Madde kemikti, toz oldu ve sonunda suya dönüştü.”             Matkap, Restoran çalışanına bunu söylerken çalışanın burada tuvalet kâğıdı görevini üstlendiğinin farkında değildi.             Restoran çalışanı;             “Bunu size kim söyledi? Sayın Matkap…”             Matkap sandalyesine yaslandı ve kafasını bir tur çevirdikten sonra;             “Bunu bana bir bilge söyledi. Hatta bilge bana yaklaşık 1500 yıldır bir fare deliğinden çocuklarını izlediğini söyledi.”             Restoran çalışanı bu durumdan sıkılmaya başlamıştı. Daha önceleri Matkapların restoranlara girmesi yasaktı. Sonradan çıkan...

Beyin Küpü

Öfkelerimin bana yaklaşma biçimiyle kendimi özgürleştirme çabam sürekli çatışma halinde, her şey zihinde doğan bir çatışma biçimi… Bunun arkasında yatan nedenler nedir çözemiyorum. Yeraltın bir canavar çıkmaya çalışıyor, çıkacak noktası bulamıyor. Bundaki en büyük etken kayalık yerlere gelmesi ve kayaları delip geçememesi… Evet, agresif biriyim. Söylediklerim ve verdiğim sözler sürekli beni bir çelişkiye sokuyor, sonunda da pişmanlık boy gösteriyor. Sürekli kapıya birileri geliyor. Odaklanamıyorum… “Kendime yeni bir isim buldum, Bende senin kadarım. Kendime yeni bir kravat ve etek buldum, Sende benim gibisin.”

Dışkı Bilinci

            O dışkı orada durmaya devam ediyordu. Sanki benden değil de bir filin anüsünden fırlamış gibiydi. Deliğe boydan boya uzanmış, harcadığım bir tanker dolusu su bile onu oradan atmaya yetmiyordu. Ne yapmam gerektiğini düşünüp duruyordum, aklıma tek gelen şey üzerine daha fazla su dökmekti. Onu orada bırakıp gitmek bana göre değildi. Arkamdan söylenecek laflardan çok onu görenlerin takınacakları yüz ifadeleri aklıma geldikçe bedenimi daha büyük bir tedirginlik sarmaya devam ediyordu.             Su boşuna harcamayı bıraktım, tekrar klozete oturdum ve yüzümü iki elimin arasına aldım. Burnuma sol elimden pis bir koku geliyordu. Telaşla elimi yüzümden çektim ve popomu temizlediğim elimi yüzüme her tarafına sürdüğümü fark ettim… Neden her şeyi bir süre sonra fark ediyordum?             Vücudumu saran stres beni ter içinde bırakmaya ...