Ana içeriğe atla

Kayıtlar

The Inward Circles — The Soul Itself A Rhombus

Birkaç Dakikada Ölü Kuş

Sastipe, üzerimde çok fazla bir yük var. Şişipte patlamak üzere hazır olan bir yük… Sümbül Sokaktan geçerken ilk defa kendimi buranın yabancısı gibi hissettim. Gri renklerin üzerine lacivert benekli betebeli binanın kırmızı kiremitlerinin üzerinde ölü bir kuşun yattığı söyleniyordu. Fakat bundan daha önemsiz bir olay bu kuşun ölmesine sebep olmuştu. Kuş ölmeden dakikalar önce sessizce arkasından bir kedi yaklaşmıştı. Ufacık kuşu boğazından yakalayıp boğan kedi, bu olayın heyecanıyla ayağı kayarak beş katlı binanın çatısından aşağıya düşmüştü. Dokuz canını birden tek seferde kullanmak üzere olduğunu anlayan bir kısım insan kedinin miyavlama ve çakılma sesine doğru koşmuşlardı. Ağzından kanlar akan kedi hızlı hızlı nefes alıyor ve ölmeyi bekliyordu. İnsanlar acıyordu. Sadece acıyordu. Fakat farkın olmadıkları şey, kuştu. Kimse yukarıda kediden bir kaç dakika önce ölmüş kuştan haberdar değildi, değildi çünkü binalar çok yüksekti.

Masada Başlar Günbatımı

Sofrada bir ekmeğin bölünüşü bile o ekmeğin bölünüş amacını ortaya serer, elin hareketleri, kıvrımları, telaşı her şeyin bir açıklaması vardır. Yemek masası dizilişi de bir şeyleri el verir, alt sınıf yada üst sınıf hiç fark etmez, kavramlar yenilikçi değildir gelenekçidir. Bu gelenekçilikte erkeğin egemenliği yemek masasında başlar ve diğer etkenlerle devam eder. Televizyonda gösterilen pek çok dizi ve filmlerde de bu durum insanlara gösterilerek adapte edilir. Her hangi bir dizinin içinde kadın her ne kadar güçlü ve kendi kazancını elde eden biri olarak gösterilse de her şey yemek masasındaki konumu aynıdır. Ortada bir yemek masası kendini göstermeye devam ettikçe, ekmek ve erkek o konumu biçimlendirecektir.

Ormanda İki Kavram

Ormanda yalnız dolaşan adamları mutlaka duymuşunuzdur. Dikkat etmediğiniz bir konu var bu adamların hiç biri birbirine benzemezler… Biri psikopat, biri de sosyopattır. Peki bu adamların ormanda işi ne? Peşlerindeki karakterlerinden mi kaçıyorlar? Yoksa orman mı onları çağırdı? Psikopat ormanda dikkatli dikkatli yürürken etraftaki seslere kulak veriyordu. Koca orman bugün onun için çok sessizdi. İlerlerken yanından geçtiği her ağaca dokunmadan edemiyor uzağında kalan ağaçlarında yanına gidip dokunuyordu. Ormanın biraz ilerisinde su sesi duymaya başlamıştı. Hızla oraya doğru ilerliyordu. Çalılıkların etrafını çevirdiği nehrin yanına geldiğinde bir adamın nehrin kenarına oturmuş ayaklarını içine sokmak üzerine olduğunu gördü. Ses çıkarmadan bir adım geriye çekilerek çalılıkların arkasına saklanıp adamı izlemeye başlamıştı. Adamı gördüğü andan beri vücudu aşırı derecede terliyordu. Geri dönmeyi düşünüyordu. Bunu yapacak durumda değildi. Artık gözleri kararm...

Gergedan Yalnızlığı

Havanın güzel oluşu ve güneş gözlüklerimin yüzümün yarısını kaplaması bana özgüven getirmişti. Her taraf kar içindeydi. Bu güzel havada kardan dolayı kafede mahsur kalmış terasta yaprakları buz tutmuş  çiçeğin yapraklarını parçalıyorduk… Vakit öldürmek için artık yapabileceğimiz bir şey kalmamıştı. Sonrasında iyice şiddetlenen tipi İstanbul'u bir perde gibi örtmeye devam ediyordu. Şiddetlenen karların arasında her şey sakinken bir gergedan kafenin kapısından içeriye girmeye çalışıyordu. Sadece baş kısmını içeriye sokabiliyor geri kalan kısımları ise geçiremiyordu. Sıkıntıdan patlamış insanlar bu olayı daha yakından göre bilmek için kapının önüne toplanmışlardı. Gergedan traktör sesini andıran seslenişiyle yardım istiyordu. Kalabalığı yarıp gelen işletme sahibi gergedana; Defol git buradan, daha önce de gelmiştin ve seni koymuştum. Bu kadarı da fazla artık! Ben de dahil herkes şaşkına dönmüştü. Bu şehirde bırak bu ülkede bile görünme şansı ol...

Eşitlik Bir Kadının Sakallarında

Uzun boylu erkekti. Ailesinin toplam boyu onun boyuna yetişemiyordu. O yüzden aile boy ortalamasını tutturabilmek için üvey bir evlat almaya karar vermişti. O üvey evladın adı da Annie Jonesti. Saçları o kadar uzundu ki evin en uzun erkeğinin boyuna yetişebilecek kadar bir uzunluğa sahipti. Herkese goatist olduğunu söyler ve kimse ne olduğunu almazdı. Henüz 9 yaşında evlatlık edinilmişti. Herkesin ondan beklentisi emekli bir posta güvercininkinden daha fazla değildi. Tek istedikleri boy ortalamasını tutturmaktı. Annie’in bir gün sakallarının çıktığını fark etmişlerdi. Bir kız çocuğunun müthiş derecede sakalı çıkması ortalığı ayağa kaldırabilirdi. Çünkü aile köselikleriyle meşhurdu. Gün, aylar, yıllar geçtikçe fark ettiler ki kızın sakalları ailenin sakal ortalamasının çok üzerine çıkmıştı. Buna hemen bir çözüm bulmak için bir tane daha evlatlık edinmişlerdi. Bunu özellikle sakalları gür ve hızlı çıkan bir erkek çoğundan seçmişlerdi. İsmi...

Ellerinde Bir Sümük Var

     Gece gündüz kadar aydın, çünkü o yanım da…                  Küçücük  elleriyle bana o cırtlak yeşil topu uzatıyor. Beni seviyor, gözlerini içinde yansıyan kişinin ne kadar çirkin olduğunu görünce benim kim olduğumu yeniden sorguluyorum.      Sorgulamalarım uzadıkça uzuyor ve türlerin ara geçişinde bir hata olduğunu fark ediyorum.      Yine geliyor yanıma küçücük ellerinden birine sümük yapışmış, farkında değil. Ona belli etmeden sessizce alıyor kenara koyuyorum. Belli etmiyorum ama beni seviyor.      Ara türlerin ortadan kalkması çok zaman önceydi. Kendime yeni bir başlangıç yapmalıyım çünkü çok fazla tırnaklarımı yiyor etrafa tükürüyorum, o gözlerinde yansıyan kişi bana çok benziyor.

Köleliği Pazardan (Ç)Aldım

Pazar günü, bir dinleniş ve bir de arkasından gelen burukluk, yeni bir sendromun habercisi olabiliyor. Hayır, çalışmak kadar kötü bir şey yoktur. Gelmişimize geçmişimize baktığımızda deliler gibi çalışıyoruz. Durmadan akıl almaz bir şekil de! Geçmişte çalışmayı öven pek çok sözler geri de bırakılmıştır. İnsanları hataya düşürmek için... Mesela Victor Hugo; - Çalışmak hayat, düşünmek ışıktır.- Onun dışın da Nazi Almanyası zamanın da Toplama Kamplarının girişinde şu sözler yazardı. - Arbeit macht frei - Türkçesiyle; - Çalışmak özgürleştirir. - Aslında işin içine girdiğimiz de ve çalışmayı yaşamımıza adapte ettiğimiz de kendimizi köleleştirdiğimizi bile fark edemiyoruz. İşin kolay tarafını seçiyoruz, işin kolay tarafı çalışmaktır. Evet, bir işçi olmak ya da bir yönetici olmak ya da ofis elemanı olmak, pek çoğu aynı yolu, kolay yolu seçmiştir. Bireysel özgürlüğümüzü seçmemiz durumunda olayın boyu değişecek çünkü pek çok bağımlılı...